28 Aralık 2009 Pazartesi

Siyah Noktalardan Kurtulalım

Özellikle yüzümüzdeki siyah noktalar canımızı çok sıkar, güzelliğimizi gölgeler.

Nedir siyah noktalar, neden oluşur, ne yaparsak önüne geçeriz, oluştuktan sonra nasıl yok edebiliriz?

Siyah nokta adıyla bilinen komedon, sık rastlanan bir cilt problemidir, sivilce gibi bunlar da, ciltteki yağ bezeleri nedeniyle oluşur.
Siyah noktaların en önemli nedeni, ciltteki yağ üretiminde meydana gelen artıştır.
Ergenlik dönemindeki hormonal değişimler ve etkiler nedeniyle, yağ bezleri büyür ve yağ üretimi artar. Yağ bezlerinin salgıladığı yağın, cilt gözeneklerinden atılması beklenir ama fazla üretilen bu yağ, gözeneklere ulaşan kanalları yoğunlaşmış yağ kütlesi nedeniyle tıkar.
Tıkanmanın tam olduğu durumlarda komedona rastlanır. Siyah nokta aslında sivilcenin bir başlangıç dönemidir. Her siyah nokta sivilceye dönüşmez ama her sivilce siyah noktanın oluşum evresinden geçer.

Deride bulunan floro bakterileri, yağdan tıkalı olan bu kanal içinde enfeksiyona yol açabilirler. Böylelikle, kırmızı, iri, iltihaplı sivilceler oluşur. Böyle sivilceler iz bırakabilir, iyileştirilmeleri daha zordur. Oral yoldan antibiyotik ve başka sivilce ilaçları alınması gerekebilir. Siyah noktaların sivilceye dönüşmeden uygun şekilde tedavisinin yapılması gerekir.

Cilt tüpüne uygun olmayan kozmetik ürünler, adet kanamalarından 2gün-bir hafta öncesi, terleme, ayrıca bazı kişilerde güneş ışığına sık maruz kalma siyah noktaları fazlasıyla artırır.

Siyah nokta tedavisi aslında basit uygulamalar ile çözüme ulaşabilir. Burada amaç çeşitli nedenlerle tıkanmış olan yağ kanallarını temizleyip açmaktır.

Siyah noktalarla mücadele için birkaç öneri:

- Haftada üç kez ılık bir yüz kompresini yüzünüzde bekletin. Bir çay kaşığı okaliptüs ya da çay ağacı yağını bir kap ılık suya ekleyin ve bir bezi bu suya batırın. Bezle yüzünüze 10- 15 kez kompres yapın.

Haftada birkaç kez, yüzünüzü bir çay bardağı biberiye eklenmiş sıcak suyun buharına tutun.
Biberiye, antiseptik özelliğe sahip olduğu için, ciltteki, iltihapları önler.

Başka bir tarif de şudur:
Bir kase yoğurda, bir limonun suyunu karıştırın. Gözlerinize gelmemesine dikkat ederek, bu karışımı yüzünüze yayın. 15 dakika bekledikten sonra yüzünüzde kuruyan maskeyi ılık suyla yıkayarak çıkarın. Limon suyu cildi temizler, sivilceleri kurutur ve siyah noktaların kaybolmasına yardımcı olur. Yoğurt ise cildi besleyip, yağ miktarını dengeler. Bu maske, haftada bir kez uygulanmalıdır.

www.kadinsan.net

16 Aralık 2009 Çarşamba

Şeker Bağımlılığından Kaçınalım

Birçoğumuz farkında olmasak veya önemsemesek de, kan şekeri düzeyimiz, bilinen sağlık problemlerine sebep olmanın dışında, performansımızı ve davranışlarımızı da etkiler.

Yetişkinlerde görülen dikkat dağınıklığının önemli bir sebebinin de, kan şekeri düzeyindeki dalgalanmalar olduğu düşünülmektedir.
Dikkat dağınıklığı dışında, baş ağrısı, sinirlilik, yorgunluk, tahamülsüzlük gibi durumların, kan şekeri düzeyimizdeki ani değişimlerle ilişkili olabileceğini unutmamalıyız.

Kan şekeri düzeyimizin sağlıklı sınırlar içerisinde kalması için, beslenmemize dikkat etmeliyiz. Öğün atlamamaya, yemekleri belli saatlerde yemeye, yemek için yeterince vakit ayırmaya özen göstermeliyiz.
Ara öğünlerde meyve, yoğurt, kuruyemiş gibi sağlıklı atıştırmalıklar tüketmeli, bisküvi, çikolata türü gıdalardan mümkün olduğunca uzak durmalıyız.

Şeker tüketimimize çok dikkat etmeliyiz, şeker tüketimi arttıkça bağışıklık sistemimiz güçsüzleşir, bakterilere ve virüslere karşı direncimiz azalır, uyku düzenimiz bozulur, kilo almamız hızlanır, cildimiz de aşırı şeker tüketimimnden olumsuz etkilenir.

Şeker tüketimi, iyilik ve mutluluk haline sebep olur, ama tüketim arttıkça, beynimiz daha sık ve daha fazla şeker tüketimini arzular hale gelir. Bu da bir çeşit bağımlılıktır.

Şeker bağımlısı olmayalım, çocuklarımızı da bundan koruyalım.
Çikolata, kurabiye, gofret, cips yerine, taze ve kuru meyvelerle, kuru yemişle mutlu edelim çocuklarımızı da kendimizi de.

Yerli Malı Haftası

Yerli Malı Haftası içindeyiz, biraz bu haftadan bahsedelim. 'Yerli Malı Haftası', 1946 yılından beri, 12-18 Aralık tarihleri arasında ülkemizde kutlanmaktadır..

Yerli Malı Haftası, 1946 yılından beri, 12-18 Aralık tarihleri arasında Türkiye'deki tüm okullarda kutlanan özel bir haftadır.
1983 yılında ise adı, Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası olarak değiştirilmiştir.

Bu haftanın amacı, yerli malları tüketiminin artmasıdır.
Bu hafta boyunca, tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve yerli malı kullanmanın önemi anlatılır.

Türkiye Cumhuriyeti savaştan yeni çıkmış bir ülke idi. Halkın büyük bir kısmı yoksulluk içerisindeydi.

Atatürk, 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi'ni topladı.
Bu kongrede, bağımsızlığın korunması, yerli mallar üretilmesi ve kullanılması kararlaştırıldı.

Dönemin başbakanı İsmet İnönü 12 Aralık 1929 tarihinde T.B.M.M.’de bir konuşma yaptı.
Konuşmasında ulusal ekonomiyi güçlendirmek için yapılması gerekenlerden, yerli malı kullanmanın ve tutumlu olmanın öneminden bahsetti.

1946 yılından beri, 12- 18 Aralık tarihleri arası, Yerli Malı Haftası, şimdiki adıyla Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası olarak kutlanır.

29 Kasım 2009 Pazar

Oyuna Geç Kaldım, Kapıda Kaldım

Bugün bayramın üçüncü günü, tiyatroya gitmiştim, Devlet Tiyatrosu Şişli Cevahir Sahnesi'nde 'Rita'nın Şarkısı' adlı oyunu izleyecektim. Ama 6 dakika geç kaldım ve içeri alınmadım. İkinci yarıyı izleyebilirsiniz dediler, beklemedim, geri döndüm. Fena halde hayal kırıklığına uğradım. Tamam, ben de karşıyım, oyun başladıktan sonra paldır küldür gelip gürültüyle salonda dolaşanlara. Ben iki vasıtayla gelmişim, bayram trafiği yüzünden gecikmişim, anlayış beklerdim doğrusu. Makul bir zaman içinde geç gelenleri içeri alıp arka sıralara oturtma uygulaması bence bu konuda iyi bir çözüm. Ama nadir olarak uygulanıyor galiba. Bilmiyorum, ben çok üzüldüm, kızdım bu duruma.
Böyle işte, bir bayram günü, boşu boşuna şehir içi otobüs yolculuğu yaptım, can sıkıntısıyla evime geri döndüm.

27 Kasım 2009 Cuma

Bayramımız Kutlu Olsun!





Bayramımız mübarek olsun, evlerimiz huzur, gönüllerimiz nur ile dolsun.

22 Kasım 2009 Pazar

Kod Adı Kongo

Dün tiyatroya gittim arkadaşımla birlikte. Devlet Tiyatrosu Harbiye Kenter Sahnesi'nde 'Kod Adı Kongo'adlı oyunu izledim. Komedi taşlama türündeki oyun fena değildi bence. İyi bir oyun bekliyordum, beklediğim gibi değildi açıkçası.
Mürsel Yaylalı'nın yazdığı, Erkan Taşdöğen'in yönettiği oyunun oyuncu kadrosu:
Cengiz Baykal, Zeynep Kasapoğlu, Burak Karaman, İsmail İncekara, Murat Turan Günay, Kemal Topal, Halil Doğan, Seda Yıldız, Selçuk Kıpçak.

Avrupa birliğine girme hazırlıkları yapan bir üçüncü dünya ülkesi karakolunda geçen oyun, sistem eleştirisi, taşlaması üzerine temellenmiş. Ama oyunun başından itibaren çocukça bir abartı, uzun ve gereksiz konuşma ve tamlamalarla, zaman zaman sıkıcı bir hale geliyordu. Oyuncu seçimi başarılıydı, performansların çoğu etkileyiciydi. Ama oyunun bütününü düşünürsek, çok memnun ayrılmadım salondan...

12 Kasım 2009 Perşembe

Yanlış Çanta Kullanımı Sizi Hasta Edebilir

Vazgeçilmezimiz çantalar, yanlış kullanıldığında, yanlış taşındığında hasta edebiliyor.
Son yıllarda kadınların sıkça tercih ettiği büyük çantalar, vücudun belli bölgelerine fazla yük bindirdiği için özellikle boyun, omuz ve sırt problemlerine yol açabiliyor.
Uzmanlar, çantanın uzun süre aynı omuzda taşınmaması, olabildiğince elde taşınan çantaların tercih edilmesi ve çantanın ağırlığının vücut ağırlığının yüzde 10’unu geçmemesi gerektiği uyarısında bulundu.
Türkiye Fizyoterapistler Derneği Başkan Yardımcısı Murat Dalkılınç, yaptığı açıklamada, özellikle bayanların çok sık kullandığı çantaların doğru seçilmesi gerektiğini, kullanım hatalarının ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği uyarısında bulundu.
Tercih edilen çantanın büyüklüğü ve ağırlığına göre kullanım şeklinin de değişmesi gerektiğine dikkati çeken Dalkılınç, "Modayı takip etmek adına yapılan yanlış tercihler, vücudun çeşitli bölgelerinde ağrıya yol açabiliyor. Yapılan çalışmalar, özellikle büyük çantaların hatalı kullanımı nedeniyle boyun, omuz ve sırt problemlerinin görülme sıklığının arttığını göstermektedir" dedi.
Dalkılınç, son yıllarda moda olan büyük çantaların hacmi dolayısıyla daha fazla eşya taşınabildiği için ağırlığının da arttığını, bunun da vücudun özellikle belli noktalarına binen yükü artırdığını söyledi.

11 Kasım 2009 Çarşamba

Başka Dilde Aşk


Baska Dilde Aşk, şimdi de 14-22 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek Bursa İpekyol Film Festivali'nde yarışacak.
Yönetmenliğini İlksen Başarır'ın yaptığı, "Başka Dilde Aşk", Antalya Altın Portakal Film Festivali'ne seçilen 16 filmden biri oldu.
Kanada Film Festivali'nde finale kalan senaryoyu Mert Fırat ve İlksen Başarır birlikte yazdı. İşitme engelli bir adamla çağrı merkezinde çalışan bir kızın aşkının anlatıldığı film 18 Aralık'ta vizyona girecek.

10 Kasım 2009 Salı

Bugün 10 Kasım

Ruhun şad olsun, nur içinde yat sevgili Ata'm!..
Bizi, senin çizdiğin yoldan ayırmaya ve emanetini elimizden almaya kimsenin gücü yetmeyecektir.

Bugün 1o Kasım, Ata'mızın bedenen aramızdan ayrılışının 71.yıldönümü.
Onun ilkelerine bağlılığımız ve emanetine sadakatimiz, dünya durdukça devam edecektir...

9 Kasım 2009 Pazartesi

Manga'nın Başarısı!..


Berlin'de dağıtılan MTV Avrupa Müzik Ödülleri'nde, rock grubumuz Manga bizleri sevindirdi...

Törende, ''Avrupa'nın En İyi Sanatçısı Ödülü''nü Türk rock müzik grubu Manga aldı.
Avrupanın en önemli müzik ödüllerinden biri olan MTV Müzik Ödülleri'ndeki bu başarı, ülkemizde büyük sevinçle karşılandı. Bu başarıdan sonra Manga'ya, Eurovision'da ülkemizi temsil etmesi için teklif götürülebileceği dile getirilmeye başlandı...

29 Ekim 2009 Perşembe

Cumhuriyet Bayramı'mız Kutlu Olsun

Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Mustafa Kemal Atatürk ve tüm
Kurtuluş Savaşı kahramanları, cumhuriyet emekçileri, ruhlarınız şad olsun...
Yılmaz takipçileriniz olarak, kahramanlarımızla, milletimizle gurur duyuyor ve emanetinizi korumaktan asla vazgeçmeyeceğimizi birkez daha dile getiriyoruz...

Bayramımız kutlu olsun!..

NEFES

Son günlerde herkes NEFES adlı filmden bahsediyor. Askerimizin güneydoğudaki büyük mücadelesini anlatmaya çalışan bir film. Vizyona girmeden çok çok önce fragmanı internette tıklanma rekorları kırdı, adından çok söz ettirdi.
Henüz izlemedim Nefes'i, izleyen arkadaşlarım çok etkilendiklerini söylediler. Ben de en kısa zamanda gidip izleyeceğim...
Bence, siz de gidip izleyin...

28 Ekim 2009 Çarşamba

Facebookta Yeni Bir Grup

Facebook'ta yeni kurulan bir grup olan restoran ara 'ya siz de üye olun; arkadaşlarınıza yollayın, gruba katkıda bulunalım.TÜRKİYE'DEKİ TÜM İLLERİ SEMT BAZINDA VE RESTORAN, CAFE, BAR, LOKANTA, BÜFE, PASTANE TÜRÜNDE AYRIMLAR YAPARAK BÜNYESİNDE BARINDIRAN SİTE http://www.restoranara.com/ ve http://www.restoranara.com/ ADRESLERİYLE HİZMETİNİZDEDİR.

8 Ekim 2009 Perşembe

Pratik Krep Tarifi

Uzun zaman sonra bir tarif ekleyeyim dedim. Çok basit, birçok kişinin de bildiği bir tariftir mutlaka, ben hatırlatmış olayım.
Krep yaptım bugün yeğenim için. Çok seviyor benim yeğenler benim yaptığım krepleri.
Krebi yapmışken, blogum için de fotoğrafını çekeyim, dedim. Ben fotoğraf makinesini getirene kadar, yeğenim Doğukan, krebin ucundan tırtıklamış bile :)
Pratik Krep:
malzemeler:
1 yumurta,
1 su bardağı süt,
birazcık tuz,
aldığı kadar un (sıvı bir kıvam olacak)
Yapılışı:
Yumurta, süt, un ve tuzu bir kapta çırpıyoruz. Teflon tavayı ocağın üstünde ısıtıyoruz, çok az sıvıyağ damlatıyoruz, kepçeyle sıvı hamurumuzdan alıp tavaya döküyoruz, ince bir tabaka halinde olmasına dikkat ediyoruz. Arkalı önlü pişiriyoruz. Tabağa alıyoruz, üzerine reçel, bal şokella veya başka ne istiyorsak sürüyoruz; peynir de koyabiliriz. Rulo yaparak servise sunuyoruz. Afiyetle yiyoruz, yediriyoruz. Özellikle çocuklar çok seviyorlar. Benim yeğenler, arasında şokellayla çok seviyorlar...

6 Ekim 2009 Salı

Türkiyenin Firma Rehberi

butunfirmalar.net- Türkiye'nin Firma Rehberi
Hangi sektörde firma ararsanız arayın, yardımcınız butunfirmalar.net

RESTAURANTARA.COM-Çok Faydalı Bir Site

Restoran mı arıyorsunuz? Restaurantara.com'a girin, Türkiye çapında 1000'den fazla firma bilgisine ulaşın.
İşletme sahibi misiniz? Restaurantara.com'a girin, kayıt formundan kendi firmanızı ekleyin veya haberinizi yollayın, sitede yayınlansın...
İnternetteki yerinizi alın, iletişim çağında rakiplerinizden geride kalmayın...

12 Haziran 2009 Cuma

Kapadokya Fotoğrafları




1.fotoğraf: Anne Baba Çocuk Peri Bacaları. Hikayeye göre, babası vermeyince kız da sevdiğiyle kaçarak evlenmiş.Bir çocukları olmuş, yıllar sonra bir nedenle oraya geri dönmüşler. Babası onları öldürtmek için adamlarını yollamış. Adamlar tam onları yakalayacakları sırada kız demiş ki, "Allah'ım, babamın adamlarının eline geçeceğimize taş et bizi".Ve üçü, anne baba ve çocuk taş olmuşlar. Hikaye işte...
2.ve 3.fotoğraflar: Nevşehir Yakınlarındaki Uçhisar Kalesi
Kayaları, peri bacalarını oyup kocaman bir kale yapmışlar. Savaş zamanı, kasaba halkı buraya sığınıyormuş.





Kapadokya Fotoğrafları








1 ve 2.fotoğraflar: Göreme Açık Hava Müzesi .
Kayalara oyulmuş o küçük delikler güvercin yuvaları.Eski insanlar kayalara böyle delikler oyuyorlarmış ve yem koyuyorlarmış buralara, güvercinler de orada yuva yapıyorlarmış. Sonra ordaki güvercin gübrelerini toplayıp tarımda kullanıyormuş insanlar. Güvercin gübresiyle çok verimli oluyormuş toprakları.Ne akıllıca...
3.ve 4.fotoğraflar: Göreme yakınlarında Develi Vadi.
Çeşitli hayvan şekillerine benzeyen kayalar, peri bacalarıyla çok ilginç, çok güzel bir yer burası.





Kapadokya Fotoğrafları





1.fotoğraf: Narlıgöl Krater Gölü.
2.ve 3.fotoğraflar: Kapadokya gezimizdeki ilk durağımız Ihlara Vadisi. Harika bir yer.Vadi nin içinden geçen Melendiz Çayı, ortamın güzelliğine güzellik katıyor. Kayalara oyulmuş minik kiliseleri görmek için, dağ taş tırmanmak gerekiyor, ama değiyor sonuç olarak.
Yılanlı Kilise ve Ağaçaltı Kilisesi'nin içine girdik. Kayalardan oyma minicik kiliselerin içinde, duvar ve tavanlarda dini temalı resimler, zamana, asırlara meydan okuyabildikleri kadarıyla duruyor. Mekanların içinde flaşlı çekim yapmak yasaktı, ben de flaşsız güzel çekemediğim için, elimde kiliselerin içiyle ilgili iyi fotoğraf yok maalesef. Bu konudaki eksiğimi bir dahaki Kapadokya gezimde telafi edeceğim...

Kapadokya Gezisi

8- Mayıs-10 Mayıs arası Kapadokya turuna katıldım arkadaşım, kankim Elif ve kızkardeşi ile. Çok güzel geçti.Bayıldım Kapadokya'ya. Birsürü fotoğraf çektik.

Birkaç fotoğraf eklemek istiyorum, birkaç değil aslında eklemek istediğim, paylaşmak istediğim çok fotoğraf var. Ben herkesin gidip Kapadokya'yı görmesini tavsiye ediyorum.İnanılmaz güzel bir coğrafya, kendinizi bambaşka bir atmosfer içinde hissediyorsunuz orada.

Türkiye böyle inanılmaz yerlerle dolu. Uzun lafın kısası, bir başkadır benim memleketim..

Tekrar merhaba

Merhaba, uzun zamandır yazmamıştım. Yazmak istediğim eklemek istediğim çok şey var aslında. Eksikliğini hissediyordum buraya yazmamanın. Sonunda geri geldim:) Bu süre içinde neler yaptığımı, nasıl olduğumu anlatacağım sırayla...

30 Mart 2009 Pazartesi

Mide Asidine Karşı Çiğ Patates Suyu

Daha önce de duymuştum, ama bugün televizyonda izleyince denemeye karar verdim. Çiğ patatesin suyu, mide asidiyle ilgili şikayetlere iyi geliyormuş. Bir patatesi rendeleyip tülbentin içine koyuyoruz, suyunu iyice sıkıyoruz. Bu suyu, günde iki kere aç karnına içiyoruz, tercihen öğle ve akşam yemeklerinden önce. Bitkisel tedavi yöntemleriyle ünlü bir tıp doktorunun da tavsiye ettiği çiğ patates suyunu, aşırı mide asidinden şikayetçi biri olarak bugün denemeye başladım. Tadı pek güzel değil, ama sağlık için katlanmaya değer...

17 Mart 2009 Salı

Kitap: Latife Hanım

İki yıl önce başlayıp da yarım bıraktığım bir kitabı, Latife Hanım'ı okumaya tekrar başlamıştım, dün bitirdim. İpek Çalışlar'ın kitabı gerçekten çok güzel, çok bilgilendirici bir kitap.Yakın tarihimizin çok önemli bir dönemine değinen, çok emek harcanmış bir çalışma. Kitap sadece Latife Hanım ve Mustafa Kemal ATATÜRK'ün evliliğini ve aralarındaki ilişkiyi değil, dönemin sosyal ve siyasal özelliklerini ve daha birçok şeyi başarıyla anlatıyor. Okumamış olanların okumasını tavsiye ediyorum...
Kitap: Latife Hanım
Yazar: İpek Çalışlar
1. Baskı: Haziran 2006
Doğan Kitap
Uzun zamandır birşey yazamamıştım, bugün yazmak geldi içimden...Soğuk kış günlerinin sonuna geliyoruz gibi. Bu çok güzel, ben baharı çok severim. Baharın gelmesi demek, açık havada daha fazla vakit geçirebilmek, boş vakitlerinde bol bol yürüyebilmek, haftasonları sabah kalkıp aileni, arkadaşlarını alıp deniz kenarında yürüyüşler yapmak, simit-çayla kahvaltı edebilmek, piknik yapmak, adalara gitmek, yüzünü güneşe dönüp derin bir nefes alıp, içinde çocuksu bir sevinçle şükretmek anlamına geliyor benim için...Bu nedenle kışın bitiyor olmasına seviniyorum....

2 Şubat 2009 Pazartesi

Tiramisu

Arkadaşım Sibel'den Tiramisu tarifi:
2 yumurta sarısını 3 kaşık şekerle iyice çırpıyorsun, sonra buna 200 gr. mascarpone peyniri ekliyorsun, çırpıyorsun, çünkü mascarpone kaymak gibi sert... Ondan sonra diğer yandan 2 yumurta akını ve bir kaşık şekeri kar haline getirip yavaşça ekliyorsun karışıma, kaşıkla karıştırıyorsun, yumurta akı ölmesin. Diğer bi yandan kalıbına (200gr.'lık paket) kedi dili bisküvileri diziyorsun (iki sıra oldu bizde), şekerli kısmı alta doğru... İyice sıcak ve acı kahveyle ıslatıyorsun (arzuya göre ). Buzdolabında dinlendikten sonra kakao serpip servis yap afiyetle yiyorsun...

Teşekkürler Sibelciğim!..

20 Ocak 2009 Salı

Kepeğe Son

Kepekten kurtulmak o kadar da zor değil. Doğal yöntemleri denediniz mi?
Isırganotu Losyonu: Yarım litre taze kaynatılmış su içine, 5 poşet ısırgan otu çayını ilave edin. Kabın ağzını kapatın ve 5-10 dakika demlendirip, soğutun. Elde ettiğiniz bu solüsyonu saçlarınızı yıkayıp duruladıktan sonra durulama suyu olarak kullanın. Saç diplerine yapacağınız masaj, zaman içinde saç kaybını önler, saçları güçlendirir ve kepek oluşumuna engel olur. Ayrıca bu karışımı tonik olarak kullandığınızda cildiniz de sıkılaşır.
Başka bir tarif: 2 bardak kaynar suya 1 tatlı kaşığı ince kıyılmış hindiba çiçeği (sarı saçlara), veya bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış ısırganotu yaprağı (kumraldan esmere kadar) ekleyin ve soğuyana kadar demlenmeye bırakın. Sonra süzün ve saçlarınızı durularken, kafa derisine de hafif masaj yapın.

Isırganotu, kafa derisi kaşıntısına da iyi gelmektedir. Yarım litre elma sirkesini, kaynama derecesine kadar ısıtın (ama kaynatmayın) ve içine 1 avuç dolusu ısırganotu yaprağı ekleyin. 15 dakika demlendikten sonra süzün, saçlarınızı bu suyla durulayın ve kafa derisine masaj yapın.